An Dediğimiz Şey
- Melis Cansu Özmen
- 27 Şub 2024
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 28 Eki 2024
TuruncuParentez geri döndü, selam!
Biriken binlerce anı, düşünce ve kaosun arasında sonunda, sanırım, düşüncelerimi toparlamayı başarabildim. Ya da Travis'in de dediği gibi ''writing to reach you' çünkü bazen o an söyleyeceklerim için ne doğru bir an ne de doğru kelimeleri bulabildiğim bir ruh halim olmuyor.😄
Sahi nedir ki 'an' ya da 'doğru zaman' var mı öyle bir şey? Ya da sadece bizlerin uydurduğu bir diğer bahane daha mı? Her şeyi bu kadar hızlı tükettiğimiz bir dünyada ne doğru an kaldı ne de o anı yaşayabilmek. Bazı şeylere geç kalmış hissinden kurtulamıyoruz, çünkü hepimiz bir sonrası için şimdiyi hızlı bir şekilde tüketmeye çalışıyoruz. Sonsuz uyaranla dolu sözde modern dünyada, beyinlerimiz hep bir sonraki adımın telaşı içerisinde. Sonraki adım, onu ilk deneyimleyen, paylaşan, ilk üreten olmanın stresiyle kafamızda durmadan planladığımız, gerçekleşmediğinde yıkıldığımız, yaşanmadığı halde yarım kalmışlık hissi ile bizi baş başa bırakan tehlikeli bir adım. Anı biriktirmek yerine tüketmek için planlar yapıyoruz. Gülücüklerimizi, hüzünlerimizi, zevklerimizi bile göstermek için yaşıyoruz. Sonuç olarak doyumsuz, kısa mutluluklarla dolu ve kaybolmuş bir ruh hali ile baş başa kalıyoruz. Yaptığımız hiçbir şey doğru zamanda değil, sabretmenin, beklemenin vermiş olduğu heyecanı unutuyoruz. Her şey istediğimiz o an gerçekleşmeli ve o an paylaşılmalı!
Hadi şimdi gözlerinizi kapatın ve arkadaşınızla, ailenizle ya da kendi başınıza geçirdiğiniz son günü hatırlamaya çalışın. Evet! Büyük çoğunluğumuz sosyal medyada paylaştığımız o fotoğrafı ya da videoyu hatırladı. Nasıl hissetmiştik o anı ölümsüzleştirirken? Bir an önce paylaşmak istedik değil mi? Hatta güzel olmadı dedik ve anın tüm büyüsünden uzak bin tane daha yalancı an üretmek adına evrenin o zamanında bir kere gerçekleşen o eşsiz olayı yeniden kurguladık değil mi?
Bununla ilgili birçok araştırma yapılıyor. Bağımlılıklardan tutun , mindfulness gibi terimlerle açıklanmaya çalışılıyor. Aslında sosyal medya bu kadar hayatımızın ortasında değilken yaşadıklarımız, farkındalıklarımız günümüzde mindfulness olarak bize tekrar kazandırılmaya çalışılıyor. ''An'' da olmak! Yediğimizin, içtiğimizin, rüzgarın ve ya çevremizdekilerin farkında olabilmek! Akşam yatarken gözlerimizi kapattığımızda hayal kurabilmek! Gördüğümüz o güzel gülüşü, yediğimiz çikolatanın ağzımızda erirken bıraktığı o tadı, sevdiğimiz insanın, arkadaşlarımızın ya da çocuklarımızın gözlerinin içerisinde yer alan o güzel pırıltıyı hayal ederek uyuyabilmek. Sonuçta tüm dertlerimizden ve hayat telaşından kaçtığımız tek an uyuduğumuz zamanken bunları hayal edebiliyor olmalıyız değil mi? Ama biz ne yapıyoruz? Evet, sosyal medyada birbirinin aynısı yüzlerce videoyu izlerken telefon elimizde uyuyakalıyoruz, hatta uykusuz kalıyoruz! Sonra neden mutsuz hissettiğimizi bulmak için sürekli düşünüyoruz!
Aslında hepimiz nedenin ne olduğunun farkındayız, sadece bunu değiştiremiyoruz.
Sürekli ''zaman ne kadar hızlı geçiyor'' diyoruz. Zaman hızlı geçmiyor biz hızlı tüketiyoruz sadece. Zamanın yavaş aktığını ellerimizdeki telefonlardan uzak durduğumuzda fark ediyoruz ve diyoruz ki bugün de geçmek bilmedi! Elbette zaman göreceli, mutlu olduğumuzda ve sevdiklerimizle birlikteyken hızlı; üzgünken, sevmediğimiz bir yerdeyken yavaş geçiyor ama telefonlarımızın zaman algısı üzerindeki etkisi bundan çok daha farklı! Diğer iki durumda da zaman algımızı koruyabiliyoruz ancak ellerimizde tuttuğumuz o minik kutular varken zaman, mekan algımızı da kaybediyoruz. Bir dakika ile bir saatin ayrımını yapmak, yediğimiz o dondurmayı koltukta mı yedik yoksa yürürken mi hatırlamak mümkün olmuyor. Çoğumuz özellikle sosyal medyasız çocukluk ve gençlik geçirmiş olanlarımız, geçmişi çok net hatırlıyor, ne hissettiğini, o an çalan müziği ya da duyguyu! Ancak bundan on sene sonra duyduğumuz bir müzik bizi onunla ilgili bir anıya değil kocaman bir boşluğa götürecek, çünkü beynimize hatırlamasına değer hiçbir şey sunmuyoruz. Duyacağımız o müzik her gün en az beş yüz kere maruz kaldığımız bin çeşit reels videosunda kullanılmış olduğu için beynimizde herhangi bir anı ile bağı olmayan, tüketilmiş herhangi bir eserden farklı bir şey olmayacak! Sanat, kültür, edebiyat, hatta hatıralar bile, her şey sosyal medyada tüketilmek için üretilirken, an 'da kalıp tadını çıkarmayı unutmayın, unutmayın ki olur ya belki yaşlandığınızda gözlerinizi kapatıp yıldızlara baktığınız o günü, ya da içinizdeki o çocuğun heyecanını hissetmeye devam edebilirsiniz.
Bu yazı da tüketilmek için sosyal medyada kaybolmaya hazır o zaman ne dersiniz?




Yorumlar